4 Mayıs 2023 Perşembe

Ergen Çocuğa Tek Başına Ebeveynlik Yapmak

Bekar anneliğimin yaklaşık dördüncü yılındayım ve büyümesini iple çektiğim çocuklarım bir şekilde büyüyor ve kısmen bana olan bağlılıkları da günden güne azalmaya başlıyor.

Öte yandan çoğu zaman benim parçam olduğu hissinden uzak hissettiğim,adeta evimde bana karşı yetişen bir düşmanla yaşamak zorunda gibi hissettiğim zamanlardan geçiyorum.

Her dediğimi geçiştiren,sesini yükselten,saygı duymayan,sorumluluk almayan ve yapması gereken okul sorumluluklarını telefonla oynamak pahasına ihmal eden bir insan;bir ergen,bir evlat bazen de eve gelmeme seçeneğimin olmasını diletecek kadar beni zorlayan bir ev arkadaşı...

Anneliğin idareciliği,sevecenliği ve kucaklayıcılığını hissedemediğim bu günlerde ona sık sık 'madem beni dinlemiyorsan,git babana' söylemlerimden ileride pişman olacağımı bilsem de,şimdilerde bunu sürekli dile getirmekten kendimi alamıyorum ve üzgünüm ama galiba bunu,velayetini babasına verme seçeneğini ciddi ciddi düşünmeye başlıyorum artık.

Gelecekle ilgili hiç sahip olmadığım endişeleri artık yavaş yavaş hissetmeye  başlamış olmak,süper güçlü anne profilimi sekteye uğratıyor.

Sıkışık ve çıkmazda hissediyor,konuşunca rahatlayıp,akşam eve gittiğimde ve evi yine dağılmış vs gördüğümde aynı ruh haline geri dönüyorum.



24 Şubat 2023 Cuma

Yalnız / Solo Film Yorumu


 Dün gece bayılarak izlediğim,beni bolca geren,doğanın acımasızlığına karşı insanın ne kadar aciz kaldığını sert bir dille bizlere gösteren bir film izledim.

İsmi Yalnız.

Kanarya adalarının en ucra köşelerinde,kendini bulmak ve keşfetmek düşüncesinde olan bir sörfçünün uçurumdan kayıp düşmesiyle başlayan hayatta kalma mücadelesini izlerken o an kuru ve güvenli evinizde olduğunuz için şükredeceksiniz.

Bu filmle beraber bir kez daha anlıyoruz ki,insan doğa karşısında güçsüz bir canlıdır.

Ama yine anladığımız bir şey daha var ki,insan hayatta kalma noktasında inatçı da bir canlıdır.

İyi seyirler.


22 Şubat 2023 Çarşamba

Şubat

Korkunç zamanlardan geçiyoruz.
Pandemi bitmiş ve normale dönmüşken şimdi ise yüzyılın felaketi ve binlerce insanımızı kaybetmenin acısını,hala depremlerin olmaya devam etmesinin de korkusunu/çaresizliğini yaşıyoruz.

Tüm bu yaşananların ardında kendi küçük dünyamızda günlük rutinlerimize devam edebiliyor olduğumuz için de ayrıca şükredip şanslı hissettiğimizi duyumsuyorum.

Geçecek..


Bahsettiğim o 'kendi küçük dünyam' da bir süredir minik bebeğim yer almıyor.
Annemin rahatsızlığından dolayı yaklaşık bir aydır Selim'e babannesi bakıyor.(Neyse ki bakabiliyor çünkü her ne kadar bakıcı aramış olsam da maalesef uygun birini bulamamıştım.)

Evimiz; sadece hafta sonları geldiği,birazcık kalıp geri gitmek zorunda olduğu bir uğrak mekan oldu Selim için.
Ve bahsi geçen sebeplerden dolayı da,bu hafta başlayan anaokuluna  başlayamadı...

Kocaman bir belirsizlik hakim ama yine de işleri Yaradan'a teslim etmiş olmanın bir rahatlığı var üzerimde.
Öyle ya,su akar yolunu bulur.
Bu hep olur...

Diğer yandan;13'ünde,annesine karşı derin bir öfke duyan,yaşamda yolunu kaybetmiş gibi davranan ve müthiş bir boşvermişlik içinde savrulan ergen bir çocukla uğraş halindeyim.

Öyle zamanlar geliyor ki,annelikten istifa etmek istiyorum.
Yıllardır olmaktan gurur duyduğum,her şeyiyle güçlü!bir anne ve kadın rolünden istifa etmek,işleri bundan sonra çocuklarını asla umursamayan babalarına devretmek istiyorum ama sonra anneliğin bir ünvan olmadığını,dolayısıyla da istifa edemeyeceğimi hatırlayıp kendi kendimi,kendime getiriyorum:)

Zaten tüm bu hisler anlık gelişiyor.( Neyse kii )

Yaşanan deprem ve kayıpların ardından artık ölümün çok daha yakınlarda olabileceğini hissedip,daha kontrollü olmak ve daha çok 'yaşamak' konusunda içsel bir motivasyon hissediyorum.
Bunun için daha az ertelemek ve kendi üzerinde daha çok çalışmak gibi şeyler ...

Hayattayız.
Yaşıyoruz.
Her gün birilerinin yaşamına dokunma şansımız var.
Bu eşimiz,çocuklarımız,sevgilimiz,arkadaşlarımız yada sadece kendimiz olabiliriz.

Nazik bir dokunuş için harika bir gün değil mi?

Hali hazırda henüz hala mekandayken özellikle ...


24 Ocak 2023 Salı

Tuğba Özdoğan Manevi Dilekçe / Manevi Şifa Terkipleri

 
İnstagramda çokça önüme çıkan,bu kitaplarla hayatlarının değiştiğini belirten kullanıcılardan sonra evvela meraktan,sonra da hayatıma ışık olur düşüncesiyle sipariş verdiğim,yazarının Tuğba Özdoğan olduğu ve hakkında instagram ve yazarın sitesi dışında yoruma rastlamadığım bu iki kitaptan bahsedeceğim sizlere.


Kitaplardan biri ihtiyacımıza yönelik 101 dua terkibini içerirken,diğer Manevi Dilekçe ise nasıl dua etmemiz gerektiğini,dua ederken evvela istiğfar ve ardından şükrün akabinde dua edersek reddolunmayacağını gayet yalın ve hoş bir dille ifade etmiş.



Manevi Şifa Terkipleri kitabı yaşam boyu ihtiyacımızın olacağı,nokta atışı ayet ve esmaların yer aldığı reçetelerden oluşuyor.

Yazar duada ısrarcı olmamız ve bu terkipleri 9,21,90 gün gibi zamanlarla yada dileğimize kavuşana kadar devam etmemizi tavsiye ediyor.

Özellikle kitabın başındaki ilk terkibi tavsiye edebilirim ki o da;
önce tüm kusurlarımız için bağışlanma umuduyla okuyacağımız Seyyidül İstiğfar duasını (21 kere) ve yine aynı amaçla okunması tavsiye edilen Ya Gafur,Ya Afüv ve Ya Tevvab (100 df.) esmalarını okuyarak dua etmemiz şeklinde ifade ediliyor.

Dualaların başına tövbe,şükür terkiplerini ekleyerek çok daha hızlı kabul olunacağı yönünde tavsiyesini bizzat tecrübe ettiğim için,ilginizi çekiyor ve daha bilinçli dua etmek istiyorsanız gönül rahatlığı ile bu kitapları alabilirsiniz.

Yazarın ismiyle ulaşabileceğiniz instagram hesabına göz attığınızda,bu kitap vesilesiyle duası kabul olan onlarca kişinin yorumunu okuduğunuzda ister istemez pozitif ve umut dolu bir bakış açısına bürünüyorsunuz zaten. 

Düzenli ,doğru dua edebilmek ve dualarımızın en güze şekilde kabul olması dileğimle...

Sevgiler.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...